Ağrı, muhtemelen insanoğlu var olduğundan beri var. Tıp dünyası, ağrının nedenleri ve ağrıyı gidermekle ilgili uzun yıllardır uğraşıyor. Bugün geldiğimiz nokta, teknoloji ve ilaç sektörü açısından 50 yıl öncesi ile mukayese dahi edilemez. Ancak hepimizin bildiği gibi tüm bu pozitif ilerleme, hastaya şifa açısından aynı oranda maalesef yansımıyor. Şu anda bu satırları okurken birçoğunuz “Aylardır belim ağrıyor, çeşitli doktorlara gittim, her şeye bakıldı, hiçbir şey bulunamadı ama belim ağrımaya devam ediyor” diyorsunuz.
Biz kliniğimizde bu ve buna benzer şikâyetlerle gelen birçok hastayı tedavi ediyoruz. Öncelikle yaklaşık son 10 yıldır biliyoruz ki, MR cihazları, laboratuvar tetkikleri, güçlü ağrı kesiciler, klasik fizik tedavi uygulamaları veya birçok yöntem hastayı tedavi etmiyor. Bize göre tedavide birinci prensip, hastayı ilk gördüğünüz gün ayırabileceğiniz maksimum zamanı ayırmak ve bununla birlikte hastanın ağrısını anlamaya yönelik çalışmalar yapmaktır. Günümüzde kişinin hasta olmasında bir çok faktörün bir arada olduğunu, bunlardan bazen bir tanesinin, bazen de birçok faktörün bir araya gelerek yarayı veya ağrıyı oluşturduğunu biliyoruz. Nedir bu faktörler?
- Fiziksel nedenler
- İmmünolojik nedenler
- Sosyal nedenler (aile,iş,çevre vb. faktörler)
- Beslenme
- Cinsel nedenler
Tüm bu faktörlere yeteri kadar zaman ayırıp baktığınızda, bazen ağrının hiçbir fiziksel nedenden kaynaklanmadığını görebiliyorsunuz.
27 yıl önce kliniğimizi açtığımızda bel hastalarımız genelde orta yaşın üzerinde, dejenerasyona bağlı şikâyetleri olan kişilerdi. Bugün bel ağrılı hastalarımızda görüyoruz ki, yaşın bir önemi kalmadı.Ekonomik kaygılar ciddi miyofasial gerilimlere, kas spazmlarına, eklem hareket kısıtlılığına,hareket esneklik kaybına,hatta erken tedavi edilmeyen durumlarda oluşan adele spazmı ve onunla devam eden yanlış postür ve hareketlerin varlığı disklerde sorunlara ve sanki bel fıtığı varmış gibi siyatalji ağrılarına sebebiyet vermektedir. İlk bakışta kas gevşetici ve ağrı kesici ile şikâyetleri hafifleyen hasta, uzun dönemde hiçbir gerçek iyileşmenin olmadığını görerek umutsuzluğa kapılır ve öğrenilmiş çaresizlikle,“Bu ağrı benim artık arkadaşım, bununla yaşamayı öğrenmeliyim” sonucunu çıkarmaktadır. Oysaki yaşadığımız her olumsuz duygunun bedenimizde bir yerde imzası vardır. Son yıllarda gördük ki, ekonomik kaygılar, özellikle erkek hastalarımızda ciddi bel ağrı sorunlarına yol açmaktadır. “Peki, nasıl olacak? Ekonomik problemlerimi mi düzelteceksinizde benim ağrım geçecek?” derseniz, cevabımız şu olacak: İnsan, bilinmeyenden korkar. Bildiğiniz şey için vücudunuz aynı zamanda savunma ve bertaraf etme mekanizmalarını devreye sokarak yaranızı iyileştirir. Dolayısıyla etkili bir hasta değerlendirmesinde hastayı anlayıp beyninin kodladığı sorunu dekode etme yaklaşımı yararlı olacaktır. Yani hastalığın zihinsel nedenini bulursanız ve aynı zamanda geçirilmiş süreçte oluşan fiziksel, istenmeyen sorunları manüel terapi, elektro terapi, egzersiz gibi yöntemlerle yüzde yüz şifa sağlarsınız.
Bel ağrısı kader değildir, arkadaşınızda olmak zorunda değildir.
Sağlıklı günler dilerim…