Sırt Ağrısı, Sırt Ağrısının Nedenleri ve Tedavisi
Bildiğiniz gibi bizim konumuz kas iskelet sorunları ve ağrıları. Çok yaygın olan sırt ağrılarının mesleğe ilk başladığımız zamanlarda ortalama görülme yaşı 40 civarı iken günümüzde lise çağı çocuklarına kadar şikayetler maalesef inmekte. Hayatımız tamamen değişti ve bu değişime direnç gösterme ve adapte olmakla birlikte yeni koşulların meydana getirdiği veya getireceği sağlık sorunlarına karşı önlemlerimiz almak zorundayız.
Sırt ağrıları Covid-19 un yaygın bir semptomu olmakla birlikte çok çeşitli nedenlerden kaynaklanmaktadır. Omurgadaki fizyolojik eğrilikte bir bozulma olması ( lordoz ve kifozda artma ya da azalma), omurgadaki dejeneratif değişiklikler, sırt fıtıkları, mide bağırsak gastrointestinal sistem bozuklukları, akciğerlerdeki yapısal veya inflamatuar sorunlar, ergonomik koşullardan kaynaklı postüral sorunlar, duruş bozuklukları, yanlış ayakkabı seçimi, psikosomatik kas ağrıları, yorgunluk, uykusuzluk, yanlış yatak seçimi, uzun süreli bilgisayar, telefon, tablet kullanımı, omurgadaki tümör gibi çok farklı sistemlerin etkilenmeleri sonucu sırt ağrıları görülebilir. Tabi ki altta yatan asıl sebebe göre ağrının tipi, şekli, yeri, süresi, herhangi bir nedenle artıp azalması gibi değişiklikler görüleceği gibi diğer semptomlarda da farklılıkları gözlemleriz.
Kliniğimize gelen sırt ağrılı misafirlerimiz daha çok; sanki sırtımda bir nokta bıçakla oyuluyormuş gibi, bıçak saplanır gibi, ağır bir yük varmış gibi, benim dik durmama mani oluyormuş gibi, sırtımda rüzgar esiyormuş gibi, bir nokta var canımı alıyor gibi söylemler ile şikayetlerini tanımlarlar.
Ftr kliniklerine geldiklerinde çoktan dahiliye, kalp hastalıkları uzmanları, ortopedi ve hatta beyin cerrahisi uzmanlarına görünmüş eğer altta yatan sistemik başka bir sorunun olmadığı kanaati gelişmişse çoğu zaman ağrı kesiciler ve basit öneriler ile hastalar kendi başlarına çözüm ararlar ve en nihayetinde eğer şikayetler geçmiyorsa ki bu çoğu zaman haftalar hatta ayları almaktadır en sonunda ftr kliniklerine gelmektedirler.
Sırt ağrılı hastaların değerlendirilme ve tedavi programlarının planlama süreci nasıl olmalıdır?
Her şeyden önce misafirin çok detaylı bir hikâyesini dinlemek önemlidir. Şikayetler ne zaman başladı, hangi semptomlar görülmekte, gün içinde hangi saatlerde şikayetler artmakta, ağrıyı etkileyen başka etmenler var mıdır, nelerdir, sıcak soğuktan etkilenim var mı, hangi laboratuvar ve radyolojik tetkikleri var, kadın ise menopoza girdi mi, kemik erimesi var mı, çalışma koşulları neler, devamlı kullandığı ilaç var mı, uyku durumu nasıl gibi detaylı bir anamnez alınır. Arkasından sistemik rahatsızlıkları sorgulanır örneğin diyabeti var mı, kalp hastalıkları var mı, pulponer şikâyeti var mı, covid-19 pozitif durumu gibi. Üçüncü aşama detaylı fizik muayenedir. Burada çok kıymetli olan misafirin mutlaka sadece iç çamaşırları ile kalması ve mutlaka ciddi bir postür analizinin yapılması çok kıymetlidir aksi takdirde hiçbir şekilde sırt ağrısı ile başvuran misafirimizin doğru fizyoterapi programını düzenleyemeyiz. Çünkü ayak muayenesinden, omurga şekil bozuklukları, kas tutulumları, tetik noktalar, blokajlar, fibrozit dokular, fasial distorsiyon bulguları, kadınlarda büyük meme kaynaklı sırtta aşırı yüke bağlı kaslarda gerginlik gibi detaylı postür analizi sırt şikayetleri olan misafirlerimiz için olmazsa olmazımızdır.
Tedavi programı rahatlıkla anlaşılacağı gibi yukarıdaki hangi sorunların varlığı ile tespit sonrası karar verilecek konudur. Bazı durumlarda kesinlikle multidisipliner yaklaşım gereklidir. Yani birden çok uzmanın varlığı ile tedavi planlanırken özellikle fizik tedavi ve rehabilitasyon kliniğimizde sırt ağrısı tedavisinde şikayeti başlatan etmenleri ortadan kaldırmayı hedefleriz. Örneğin doğru ergonomik masa sandalye kullanımı, çalışma koşullarının düzeltilmesi, beslenme unsurlarının mutlaka iyileştirilmesi, elektroterapötik ajanlardan faydalanarak dolanımın artırılması, manuel terapi ile blokajların çözülmesi, egzersizler ile kaslarda gevşeme ya da kuvvetlenme sağlanması, postürün iyileştirilmesi, solunum egzersizleri ile gevşeme eğitimi ve uykuya destek sağlanması şeklinde elimizde çokça alet çantamız bulunmaktadır.
Kliniğimizde genel prensip misafirimizin ağrı ile mücadele sürecinde onu her açıdan desteklemek ve şifanın kendisinde olduğuna ayna olmaktır. Çok gerekli durumlarda ağrı kesiciler ve kas gevşeticilerden elbette faydalanmaktayız ancak mümkün olduğunca ilaçlardan bağımsız yoğun manuel terapi, egzersiz ve elektroterapötik yöntemleri tercih etmekteyiz.
Son olarak sırt ağrıları çekiyor iseniz özellikle söylemek istediğim mutlaka kendinizi sıcak tutacak yumuşak hafif bir yelek edinmek, akşam uyumadan önce yere 5 dk. sırtüstü uzanmak, derin solunum yapmak, bıçak saplanır gibi olan yerlere ıslak bez yardımı ile 15 dk. soğuk kompresler yapmak ve bir haftayı geçen ağrılı durumlarda mutlaka uzmana görünmek özellikle fizik tedavi merkezlerine başvurmanızı önermek isterim.
Ağrıları hafife almayın, ağrılarınız ile yaşamak zorunda değilsiniz.
Sağlıklı günler dileriz.
COVID-19 Sonrası Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Programı
Kişisel hijyen kuralları ve sosyal yaşam önlemlerine ek olarak COVID-19 gibi özellikle solunum yolunu etkileyen viral hastalıkların önlenmesi için beslenme ve yaşam tarzı davranışları büyük önem taşıyor.
COVID-19, sadece solunum yolu değil beraberinde hastalarda fiziksel ve psikolojik işlevlerinde de bozukluğa sebebiyet veren bir hastalık olduğu biliniyor. Covid-19 enfeksiyonu geçirmiş hastalarda solunumsal ve fiziksel işlev bozuklukları gelişebilmektedir.
Düzenli olarak planlanan ve uygulanan egzersizler ile immün sistemi güçlendirmek virüsün yaratacağı hasarı azaltacaktır.
Farklı egzersiz modaliteleri immün sistemini önemli ölçüde etkiler. Bu nedenle kişiselleştirilmiş metabolik parametrelere uygun beslenme ve fiziksel aktivite programlarıyla bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi COVID-19 sürecinde katkı sağlayacaktır.
Karantinada dönemimdeki hastalar düzenli fiziksel aktiviteye devam etmelidir. Çünkü hareketsiz yaşam beraberinde kronik sağlık sorunlarını, kilo artışını, kas gücü kaybını ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olabilir. Programlı egzersizler ile zihinsel sağlık, kas gücü ve vücut dengesini korumak için her gün önerimiz ortalama 30 dakika ya da gün aşırı 1 saat egzersiz yapılmasıdır. Özellikle, kontrollü fiziksel aktivite önerilir.
Özellikle yoğun bakımda kalan hastaların yürüme ile birlikte dengede bozulma, kas, akciğer ve kalp fonksiyonlarında azalmalar yaşanmakta. Bu hastalığı geçirmiş olan kişilerde fizik tedavi ve rehabilitasyon çok önemlidir. Bu nedenle özellikle akciğer, kalp (kardiyak), kassal endurans için fizik tedavi ve rehabilitasyon programlarımıza katılmanızı öneriyoruz.
Bizimle buradan iletişime geçebilirsiniz.
Lenfatik Sistem Nedir?
“Lenf Sistemi” ya da diğer bir deyişle “Lenfatik Sistem” genellikle vücudun çöp atım sistemi olarak da bilinir. Vücudun ikinci dolaşım sistemidir ve bütün vücutta akar. Lenfatik Sistem, lenf sıvısını üreten ve dokulardan dolaşım sistemine taşıyan lenfoid organlar, lenf düğümleri, lenf kanalları, lenfatik dokular, lenf kılcal damarları ve lenf damarlarından oluşan karmaşık bir örüntüdür. Ayrıca bağışıklık sisteminin önemli bir parçasıdır. Lenfatik sistem aracılığıyla toksik maddeler kan dolaşımı yoluyla vücuttan dışarı atılır. Bundan dolayı da vücudun çöp atım sistemi olarak adlandırılır.
Lenfatik sistem, lenfleri hareket ettirmek için kas ve eklemlerin kasılmasına ve gevşemesine dayanır. Fiziksel hareket esnasında kasların sistemli olarak gerilmesi ve gevşemesi dokuları sıkılaştırır ve sıvıyı lenfatik kanallardan iter.
Lenfatik Sisteminin Sağlık Açısından Önemi ve Belirtileri
Lenfatik Sisteminiz tıkandığında kişilerde yorgunluk verir ve sağlığı olumsuz yönde etkiler. Ağrı ve şişlik şikayetleri belirtilerinden bazılarıdır. Örneğin parmakların şişmesi, göğüslerde şişkinlik, kiloda artış, kuru cilt, zihin bulanıklığı, sivilce ya da isilik, kaşıntı, alerji ya da alerjide görülen artış, ishal ya da kabızlık, bağışıklık sisteminin zayıflaması ve aşırı hassasiyet, selülit, ellerin ve ayakların soğuk olması, baş ağrıları.
Lenfatik Sistemin Tıkanma Nedenleri
Lenf sistemi tıkanıklığının farklı sebepleri mevcut. En önemli ana sebeplerinden ilki strestir. Kronik sağlık nedenlerinin neredeyse %80’ini stres oluşturur. Stres vücutta lenfatik sisteminin tıkanmasına sebep verebilir. Ayrıca sindirim probleminiz varsa lenfatik sistemin tıkanmasına yol açabilir. Lenfler genelde vücudun bağırsak bölgesinde yer alır ayrıca bağırsakların sağlıklı işlemesi ve lenf sıvısının sağlıklı dolaşımı için toksinlerden arınması, besinlerin emilimi ve bağışıklık açısından önemlidir. Ayrıca iyot eksikliği, egzersiz eksikliği, yanlış beslenme ve içine atma olarak ifade ettiğimiz bastırılmış duygular lenf sisteminin tıkanma nedenlerindendir.
Lenfatik Tıkanıklık İçin Neler Yapılabilir?
Kuru Cilt Fırçalama: Vücuttaki toksinlerin üçte biri cilt yoluyla atılır ve bu yöntemle, ciltte sıkışan gözenekler açılarak toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Elektro-Lenfatik Tedavi:Elektro-Lenfatik Terapi ile lenfatik sistemin uygun akışını ve drenajını uyarmak için nazik, hafif dokunuşlu bir tekniktir. Titreşim, ışık ve elektrik dalgalarının bir kombinasyonu, lenf akışını uyarmaya yardımcı olur.
Manuel Lenfatik Masaj: Uzman terapist, biriken lenf sıvısının uygun kanallardan akabilmesi için cildi lenfatik sistemin yapısını takip eden yönlerde nazikçe ovalar, yavaşça iter. Lenfatik drenaj çok naziktir ve ağrılı değildir.
Ayrıca bol kahkaha, derin nefes egzersizleri, fiziksel hareket ve aktivite, bol su tüketimi, stresle baş etme yöntemleri, duygusal dayanıklılığı güçlendirme, pilates ve yoga egzersizleri de lenfatik sistem temizliğinde yardımcı olacaktır.
Özellikle meme kanseri sonrası lenf nodüllerinin de alınmasıyla tek veya her iki kolda görülen hem ağrı hem de estetik olarak görüntünün rahatsızlık vermesi nedeniyle mutlaka uzman fizyoterapist eşliğinde lenf ödem tedavisi gereklidir.
Kliniğimizde lenfatik masaj, lenf ödem tedavisi için uzman fizyoterapistlerimizle hizmetlerimizden sizler de yararlanabilirsiniz. Bizimle iletişime geçin.
Sağlığınız ve canlılığınız için lenfatik sisteminizi temizleyin.
Sağlıklı Günler Dileriz.
Natal Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi
Omurga Kırıkları ve Fizik Tedavi
Omurga kırıkları genellikle travma sonucu oluşabileceği gibi özellikle ileri yaşlarda kendiliğinden de meydana gelebilmektedir. Bunun nedenleri arasında sıklıkla kemikleri zayıflatan ve yavaş ilerleyen hastalıklar vardır. Sebebi her ne olursa olsun omurgada kırık olan seviyede, sırta veya bele doğru yayılan ağrı şikâyeti en yaygın görülen yakınmadır. Kırık seviyesindeki çökmeye bağlı olarak deri üzerinde çıkıntı ya da kamburlukta artma gözlemleyebileceğimiz değişikliklerdendir. Kırık sebebiyle omurilikte herhangi bir bası oluşursa kişide bu seviyenin altında felç belirtilerine kadar gidebilecek nörolojik motor kayıplar görülebilir.
Omurga kırıkları travma sebebiyle %80’i 18-50 yaş arası kişilerdir. Erkekler kadınlara göre 4 kat daha fazla omurga kırığı geçirme riskine sahiptirler.
Omurga kırıklarına sebep olarak karşılaştığımız durumlar;
- Düşmeye, spora veya diğer nedenlere bağlı kazalar
- Osteoporoz (özellikle kadınlarda menopoz sonrası )
- Omurga tümörleri
Omurga kırığının varlığı şüphelenilen durumlarda muayene sonrası röntgen çekimi yapılır. İlgili seviyedeki omur yüksekliğinde belirgin bir çökme gözlenmez ise kesin tanı için manyetik rezonans görüntüleme tercih edilir.
Hastada felce doğru giden nörolojik kayıp, omurilik üzerine bası ya da kırık bölgesinde belirgin kamburluk yapan açılanma var ise cerrahi müdahale gereklidir. Bunların olmadığı durumlarda ameliyatsız yöntemler tercih edilebilir.
Omurga kırığında belirtiler yaralanmanın ciddiyetine bağlı olarak değişiklik gösterebilir.
Omurga kırıklarında aşağıdaki belirtiler görülebilir;
- Sırt veya boyun ağrısı
- Uyuşma, karıncalanma, kas spazmı
- Halsizlik
- Bağırsaklarda veya mesanede meydana gelen değişiklikler
- Felç
- Kollarda veya bacaklarda hareket kaybı gibi belirtiler gözlemlenirse en kısa süre içinde bir doktora başvurulması gerekmektedir.
Osteoporoz ise bir diğer omurga kırığı nedenidir. Özellikle kadınlarda menopoz sonrası azalan östrojen miktarı ile görülme sıklığı artar. Düşük kemik kitlesi ve kemik dokusunun mikro yapısındaki bozulmalar ile karakterize olan osteoporoz için risk faktörleri;
- Yaş,
- Asya veya Kafkas ırkı,
- Aile hikayesi,
- Geçirilmiş kırık hikayesi,
- Erken yaşta menopoz,
- Geçirilmiş kemoterapi hikayesi olmasıdır.
Kişiye bağlı olan risk faktörleri ise yetersiz kalsiyum ve D vitamini alımı, sigara, alkol kullanımı ve hareketsiz yaşam tarzı sayılabilir.
Osteoporotik omurga kırıklarının tedavisindeki en önemli nokta kırık oluşumunun önlenmesidir. Osteoporoza yönelik tedaviler mutlaka kullanılmalıdır. Osteoporotik omurga kırığı tedavisinde yatak istirahatinden cerrahi yaklaşımlara kadar geniş bir yelpaze bulunmaktadır.
Tedavideki amaç; hastanın ağrısını azaltmak ve hastanın anatomik yapısının bozulmasını önlemektir.
Cerrahi olmayan tedavide öncelikli yaklaşım hastanın ağrısının azaltılması, sıklıkla yatak istirahati ve korse kullanımıdır. Ardından mutlaka egzersiz ve osteoporoz kliniklerinde tedavi gereklidir.
Fizik tedavide elektroterapi ve manuel terapi yöntemleri ile hastanın ağrısının kontrol altına alınması ve hareket alanının rahatlaması sağlanır. Kemik sağlığı için en iyi egzersiz yöntemi kemiklerin yük aldığı egzersiz çeşitleridir. Bu yüzden osteoporoz için en iyi egzersiz yürüyüştür. Elbette diğer tüm egzersizler için olduğu gibi yapılan hareketin süresi, şiddeti, yoğunluğu terapist tarafından planlanmalıdır. Ağrı oluşturan hiçbir hareket ağrıya rağmen yapılmamalıdır.
Omurga kırıklarında sebep her ne olursa olsun cerrahisiz ve cerrahi sonrasında kişinin günlük yaşamına adaptasyonu, rahat hareket edebilmesi ve omurgada istenmeyen kalıcı bozuklukların olmaması için bir fizyoterapi merkezi ve uzman fizyoterapistten destek alınması gereklidir.
Koruyucu olarak D vitamini seviyesi yüksek, hareketli yaşam, güneşten faydalanma, doğru beslenme, diğer sistemik rahatsızlıkların tedavisi, kemik yoğunluğunun düzenli takibi çok önemlidir.
Hipokrat’ın da dediği gibi: “Gıdamız ilacımız olsun”.
Sağlıklı Günler Dileriz.
Natal Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi
Düşük Omuz Sendromu
Düşük omuz tanımlamasıyla belli başlı postür ve duruş bozukluklarını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz.
Skolyoz
Omurgada var olan eğrinin gelişmiş oluğu tarafın karşı tarafındaki omuz seviyesinin diğer omuz seviyesine göre daha aşağıda olmasıdır. Bu durum omuz seviyeleri arasında asimetriye neden olurken ilgili taraf için düşük omuz tanımlaması kullanabilmektedir.
Kifoz
Omurganın üst bölümünde (cervical bölüm +thorocal bölüm) var olan fizyolojik eğrinin; çeşitli sebeplerle (duruş bozuklukları, çalışma koşulları, emosyonel etkenler, omurga problemleri vb.) normalden belirgin bir şekilde arkaya doğru artış göstermesi sonucunda her iki omuz öne ve aşağıya doğru yönlenir. Postürün bu haline baş ve boyun, öne doğru pozisyon alarak yer değiştirir.
Böyle bir postürde omuzların tanımlanması düşük omuz tanımı olarak geçer.
Myofacial Ağrı Sendromu
Üst gövde ve omuz çevresi kas dokusunun ve fasyasının çeşitli sebeplerle (aşırı fiziksel yükleme, emosyonel stresler vb.) aşırı uyarılması sonucunda ilgili bölgede oluşan kas spazmı ve strain sonucunda aynı taraftaki omuz antaljik postüre bağlı olarak geçici omuz düşüklüğü yaşanabilir. Gerekli ftr programı kullanılarak kısa sürede omuz sevileri normalleşebilir.
Ortopedik Patolojiler
Bir omuzda gelişmiş olan ortopedik problemler (rotator cuff sendromu ya da fozen shoulder, synovit vb.) sonucunda eklem problemin gelişmiş olduğu taraf omuz yükselip öne doğru hafif yer değiştirirken sağlıklı taraf omuz daha aşağıda gözlemlenecektir.
Böyle bir durumda karşımıza çıkan düşük omuz; ağrılı, fonksiyon kaybı yaşayan omuz tedavi edildiğinde omuz seviyeleri kişinin kendi normal sevilerine dönüşebilecektir.
Omuz düşüklüğünün karşımıza çıktığı her durumda gerekli klinik değerlendirme yapılarak planlanacak fizik tedavi ile sorun ortadan kalkacaktır. Düşük Omuz Sendromu için bize ulaşabilirsiniz.
Sağlıklı Günler Dileriz.
Natal Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi
Ayak Bileği Burkulmaları
Spor yapanlar, yapmayanlar, çocuklar, gençler veya erişkinler hayatlarının her döneminde ayak bileği burkulmaları ile karşı karşıya kalabilirler. Ayak bileği burkulması, ayak bileğinde bir ya da daha fazla bağda gerilme veya yırtığa bağlı gelişen bir yaralanmadır. Ayak bileği burkulmasını bir defa yaşayan kişilerin %40’ı i tekrar tekrar ayak bileğini burkuyor ve ayak bileğinde fonksiyonel instabilite yani stabilizasyon kaybı yaşıyor.
Tekrarlı ayak bileği burkulmaları zamanla birlikte ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Yapılan akademik çalışmalarda tekrarlı ayak bileği burkulması yaşayan kişilerin aynı taraf dizlerinde ayak bileği eklemindeki laksiteye yani aşırı esnekliğe bağlı olarak dejeneratif değişiklikler bulunmuştur. Aynı zamanda tekrarlı ayak bileği burkulmaları efektif yüklemeyi önlediği için postüral değişikliklere kadar uzanan omurga problemlerine yol açabilmektedir.
Çoğunlukla ayak bileği burkulmaları ayağın içe dönmesi sonucu oluşmaktadır. Ancak dışa dönmede nadir de olsa görülmektedir. Ayak bileği burkulmaları düz bir yolda yürürken görmediğiniz bir çukura basma, sıçramadan yere inmede ayağın düzgün olmayan bir şekilde yerle teması veya kötü bir zeminde yürüme sonucu karşılaşılabilinecek bir yaralanma çeşididir.
Ayak bileği yukarı-aşağı ve içe-dışa hareket edebilen bir eklemdir. Bileği çevreleyen bağlar ve ligametler stabilizasyonun korunmasını destekler. Tüm vücudun ağırlığını taşıyan ve yere aktaran, yerden aldığı reaksiyon kuvvetini de vücuda dengeli yayan bir yapıdır. Bu yüzden ayak sağlığının diz, kalça ve hatta omurga sağlığı üzerine etkisi vardır.
Ayak bileği burkulmasını takiben hastalar ani ağrı ile birlikte şişme tarif ederler. Şişme ile birlikte renk değişimi de görülebilir. Hastalar ayak bileğine çok hafif bir yükleme ile bile ağrı tariflerler, ilerleyen saatlerde ise şişliğin artmasına bağlı olarak ayak bileği hareketlerinde kısıtlılık meydana gelebilir.
Ayak Burkulma Tedavisi
Ayak bileği burkulmasını takiben günde 2-3 kez 10-15 dk.’lık buz uygulaması şişlik, renk değişimi ve ağrı için en iyi yöntemdir. Bandajlama akut dönemde ödemin kontrolü için kullanılabilir. Akut dönemin kontrol altına alınması ile ayak bileğinde stabilizasyonun sağlanması ve ilerleyen dönemlerde vücudun başka bölgelerinde de değişiklikler olmasını önlemek için egzersiz planlaması yapılması gerekmektedir. Denge, koordinasyon, stabilizasyon, proprioseptif çalışmaların bulunduğu bir egzersiz reçetesinin düzenli yapılması ayak bileğinin burkulma riskini en aza indirmek, düşme riskini azaltmak ve diz sağlığını arttırmada çok önemli rol oynar.
Sağlıklı Günler Dileriz.
Belde Disk Kayması ve Fizik Tedavi
Omurgamızı oluşturan omur kemikleri, her insanda üst üste bir düzen içinde sıralanmıştır. Her bir omur kendinden bir önce ve bir sonraki omur ile birebir hizalanmıştır. Omurların arasındaki bu düzeni, dayanıklılığı ve esnekliği arttıran, omurganın hareket kabiliyetini destekleyen disk ve faset eklemler bulunur. Omurganın önünde yer alan yapılara disk arkasında bulunan yapılar faset eklemlerdir. Bu iki yapı arasında oluşan bağ yapısı küçük birer köprü ve yastık görevi görür.
Bel Kayması Nedir?
Omurların birbiri üzerinde öne ya da arkaya doğru kayması durumuna tıpta spondilolistezis denir. Omurgada boyun, sırt ve belde görülebilir. Belde görülen tipi halk arasında “bel kayması” olarak da bilinir.
Yüksek etkili travma (çarpma, düşme, aşınma, yırtılma, yaralanma), yanlış şekilde kaldırma, obezite ve fazla kilo alımı, doğum gibi çeşitli sebeplerle bazen bu omurlar birbiri üzerinde kayıp sinir köklerine baskı yapabilir.
Omurganızın herhangi bir yerinde boynunuzdan sırtınızın alt kısmına kadar disk kayması olabilir. Sırtın alt kısmı, kaymış diskler için en yaygın alanlardan biridir. Omurga kolonunuz, karmaşık bir sinir ve kan damarları ağıdır. Kaymış bir disk, çevresindeki sinirlere ve kaslara fazladan baskı uygulayabilir. Bu ağrıya ve rahatsızlığa neden olur. Ağrı bacaklarda da görülebilir. Kaymış disk omurilik sinirlerinizden birini sıkıştırırsa, etkilenen sinir boyunca uyuşma ve ağrı yaşamanıza neden olabilir. Ağrı hareketlerle artabilir, kişi ayakta durmakta zorluk çekilebilir. Kalça ,bacaklar ve ayak parmaklarında ağrı,karıncalanma ,yanma ve uyuşma gibi semptomlar ortaya çıkabilir. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, belde disk kayması kadınlarda erkeklere oranla daha sık rastlanmaktadır. Her ne kadar bel fıtığına benzer belirtiler gösterse de aslında yapısal olarak birbirinden tamamen farklı rahatsızlıklardır. Bel fıtığında omurlar arasındaki disk ve faset eklemler sıkışır. Bel kayması rahatsızlıklarında ise omurlar hareket ederek omuriliğe ve sinirlere bası yapar. Bel kayması rahatsızlarında çoğunlukla genetik yatkınlık,yaşam biçimi ,kazalar ve yaşa bağlı olarak görülmektedir.
Çoğu durumda yaş önemli bir faktör olmasına rağmen, her zaman neyin sebep olduğu net değildir. Yaş alındıkça, omurga diskleriniz su içeriğini kaybetmeye başlar, bu da onları daha az esnek hale getirir ve yırtılma olasılıklarını artırır.
Şikayetlerin şiddetine bağlı olarak tedavi planlaması yapışmalıdır. Kilo vermek omurgaya binen yükü azaltacağı için destekleyici bir yöntem olarak kullanılabilir. Fizik tedavi de elektroterapi, manuel terapi ve egzersiz reçetelenmesi dikkatli yapılmalı ve hastaya egzersizler doğru öğretilerek evde de desteklenmesi gerektiğinin bilgisi verilmelidir. Egzersizlere ağrıyı oluşturmadan terapatik olarak başlanmalı ve ilerlemeyle dengeli gidecek şekilde kuvvetlendirme egzersizlerine geçilmesi gerekmektedir. Germe egzersizleri ile kalça çevresindeki kısa kaslar ve gergin kasların uzaması sağlanarak kayan omurunuzun daha dayanıklı ,oturmuş hale gelmesi amaçlanmaktadır.
Şiddetine göre kişiye özgün tedavi yöntemleri farklılık gösterebilir.Tedavi edilmemesi durumunda ise; şiddetli bel ağrısının yanı sıra belden aşağısında hissizlik ,eklem ağrısı,kamburluk ,idrar tutamama ve cinsel isteksizlik gibi sorunlar yaşanabilir.İlerleyen aşamalarda ise bu durum kısmi felç gibi daha ciddi sağlık sorunlarına sebep olabilir. Uzman doktorun yönlendirmesine bağlı olarak ilaç tedavisi ya da cerrahi müdahale de gerekebilir.
Bu yüzden şikayetlerin artmasını beklemeden biran önce tanı konularak tedavinin planlanması büyük önem arz eder. Yukarıda bahsedilen semptomlarınız var ise vakit kaybetmeden bir uzmana danışmanızı öneririz.
Sağlıklı günler…
Natal Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi
Pilates Egzersizleri ve Klinik Pilates
Klinik Pilates , hareket kontrolüne odaklanan fonksiyonel, hedefli, kişiselleştirilmiş bir rehabilitasyondur. Yöntem ve prensipleri ilk olarak Joseph Pilates tarafından Birinci Dünya Savaşında yaralı hastaları rehabilite etmek için oluşturulmuş ve günümüze kadar devam etmiştir.
Klinik Pilates, herhangi bir yaralanma ya da yaşanan ameliyat sonrası rehabilitasyon için kullanılan bir egzersiz yöntemidir. Tedavinize ve hedeflerinize daha kişiselleştirilmiş bir yaklaşım sunar.
Pilates yapmak için harika nedenleriniz var.
- Pilates egzersizleri ve düzenli pilates duruşu, dengeyi, kasları, eklem hareketliliğini iyileştirir, postürü geliştirir.
- Gerginliğinizi alır, stresinizi azaltır, enerjinizi arttırır.
- Vücudu bir bütün olarak eğitir.
- Farkındalığı arttırır. Beden, zihin ve ruhun tam koordinasyonudur. Beden-zihin bütünleştirici bir yaklaşımla size özel ihtiyaçlara göre kişiselleştirilebilir.
- Özellikle sporcuların da dahil olmak üzere pilates, tüm vücudunuzun gücünü ve esnekliğini geliştirir ve yaralanma riskinizi azaltmaya yardımcı olur.
- Düzenli olarak pilates yaptığınızda, vücudunuz değişir, formda olur ve kendinizi iyi hissedersiniz.
- Nefes ve zihin de dahil olmak üzere temel desteğe ve tüm vücut zindeliğine dikkat sağlar, başka bir yerde bulunması güç olan bütünleştirici bir zindelik düzeyi sağlar. Sporcular bu yüzden daha çok pilatesi rehabilitasyon ortamında yaparlar.
Pilates egzersizleri birçok rahatsızlığa iyi gelmektedir. Kas iskelet sisteminde meydana gelebilecek rahatsızlıkları önlemeye yardımcı olur ya da oluşan rahatsızlıkların tedavisi için uygulanır. Boyun ve sırt ağrısı, kronik ağrı gibi kas-iskelet sistemi rahatsızlıkların tedavisinde etkili bir yöntemdir. Omurgayı güçlendirmede ve desteklemede önemli rolü vardır. Omurga hareketliliğinde güçlenme ile hayatınızın kalitesini arttırır. Kireçlenme (osteoartrit), kronik ağrılarda, skolyoz tedavisinde, kemik erimesi olarak bilinen osteoporozda, fibromiyalji tedavilerinde, kadınların gebelik, doğum ve doğum sonrası dönemlerinde etkilidir.
Uzman fizyoterapistlerimizle Pilates Egzersizleri ve Klinik Pilatesle ilgili sizlere tüm bu faydaları ve daha fazlasını sunabilmek için merkezimize bekliyoruz. Bizimle buradan iletişime geçebilirsiniz.
Sağlıklı Günler Dileriz.
Natal Fizik Tedavi
Spinal Stenoz Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri
Spinal stenoz omurgada daralma anlamına gelmektedir. Spinal (omurga) kanalda gelişen daralmanın o bölgedeki anatomik yapıları sıkıştırmasıyla meydana gelen bulgular spinal stenozun patolojileridir. Spinal stenoz en yaygın olarak yaşlanmayla birlikte meydana gelen değişikliklerden kaynaklanmaktadır. Kıkırdak doku bozukluğu ve paget hastalığı spinal stenoza sebep olmaktadır.
Spinal stenoz, daralmaya bağlı olarak sinirler üzerine baskı yaparak ağrıyı oluşturur. Yapısal spinal stenoz anne karnında gelişen bebeğin omurga anomalilerinden kaynaklıdır. Genel olarak edinsel yani sonradan gelişen daralmalar görülmektedir. Yaşlanmaya bağlı olarak omurgada meydana gelen daralmalar spinal stenozu oluşturur. Omurlar arasındaki ilişkiye bağlı olarak birinde meydana gelen daralma diğer omurları tetikleyerek daralmanın diğer seviyelerde oluşmasına neden olur.
Ciddi boyutlara ulaşan daralmalar klinik tabloyu meydana getirir. Omurlar arasındaki yastıkçıklara olan baskının artması bu seviyelerde fıtığa sebep olabilmektedir. Aynı zamanda omurga kemiklerinde dejenerasyonlar meydana gelir. Spinal stenoz sinir yapıları üzerinde baskıyı arttırırken, aynı zamanda damar yapıları üzerindeki baskının da artmasına sebep olur. Bunların sonucunda özellikle alt ekstremitelerde yani bacaklarda ağrı meydana gelmektedir. Bazen de parestezi yani uyuşukluk görülmektedir.
Spinal stenoz en çok L4-L5 ve L5-S1 yani bel bölgesinin alt kısmında meydana gelmektedir. Bu seviyelerde görülmesinin nedeni vücut ağırlık merkezinin burada olması dolayısıyla yüklenmenin bu seviyelerde maksimuma ulaşmasıdır. Erkeklerde 2 kat daha fazla görülür. Spinal stenoz yavaş ilerler. Semptomlar genelde birkaç ay veya yıldır mevcuttur. Trafik kazası, düşme gibi travma veya ağır bir aktivite ile ortaya çıkar.
Spinal stenozda bel ağrısı ve siyatik ağrısı en sık görülen şikayettir. Spesifik olarak görülen bacak ağrısına göre bel ağrısıdır. Hastalardaki en belirgin şikâyet iş yaparken artan ağrı, dinlenirken azalan ağrıdır. Ayakta durma, yürüme gibi fonksiyonlar ağrı, hissizlik şikâyeti vardır. Hastalarda genel olarak beldeki eğrilik ve omurga hareketleri azalmıştır. Omurganın öne ve arkaya hareketlerinde ağrı vardır. Hasta uzun süre yürümeye devam ederse vücut kendini stop postüre alır. Yani öne doğru eğilerek omurgadaki yükü azaltır ve ağrıyı hafifletir. Bu yüzden postür bozuklukları kaçınılmazdır.
Spinal stenozda elektroterapiden yararlanarak ağrının kontrolü, manuel terapi uygulamaları ile dokuların üzerinden yüklerin kaldırılması ve mekanik düzeltmeler yapmak ve egzersizler ile kas kuvvetini, enduransı, fonksiyonları arttırmak, bozulan postürü düzeltmek, yürüme kapasitesini arttırmak fizyoterapinin amaçlarındandır.
Natal geriatrik hastalarımızda engin tecrübe, bilimsel yaklaşımlar ve bütünsel terapi yöntemleri ile spinal stenozda da yanınızdadır. Bizimle buradan İletişime geçebilirsiniz.
Sağlıkla ve sevgi ile kalınız.
Natal Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi
Priformis Sendromu Nedenleri ve Tedavi Yöntemleri
Piriformis kası kalçada derine yerleşmiş ve uyluğun dışa doğru dönmesini sağlayan kasımızdır. Bu kasın içerisinden siyatik sinir geçmektedir. Piriformis Sendromu ise bu kasın çeşitli nedenlerle siyatik sinir üzerine baskı yapmasıyla oluşan kas iskelet sistemi problemidir.
Piriformis Sendromu’nun iki çeşidi vardır. Birincil Piriformis Sendromu, anatomik varyasyondan yani kasın ve sinirin kişiden kişiye farklı konumlanmasında kaynaklı olarak görülür. Bu durum kişilerde %15 oranında görülür. İkincil Piriformis Sendromu ise; makro travma, mikro travma veya bölgesel kan dolaşımının azalmasıyla kasın spazma (kramp) girmesiyle oluşur. Görülme sıklığının %50’sinden fazlasını oluşturur.
Nedenleri arasında;
- Trafik kazası, düşme, kalçada ani bükülme gibi kasta hasara neden olabilecek durumlarda görülebilir,
- Priformis kasına, çok fazla egzersiz yapıldığında zarar verebileceği gibi uzun süreli hareketsizlik de zarar verir. Sert zeminlerde uzun süreli oturma, ağır nesneleri uzun süreli ve tekrarlı olarak kaldırmak, hamilelikte vücudun ağırlık merkezinin kayması sonucu gibi nedenlerde de görülebilir,
- Skolyoz, bacak boyu uzunluklarının farklı olması, daha önce geçirilen kalça ameliyatlarında da priformis sendromu görülebilir.
Piriformis Sendromu kadınlarda erkeklerden 6 kat daha fazla görülür. En sık görülen belirti kuyruk sokumu çevresi, kalça ve beldeki ağrıdır. Bununla birlikte hareketle geçen istirahatle artan ağrı, oturmada ağrı, yürümede sendeleme, bazı durumlarda ise ağrı uyluğun arkasına kadar yayılabilir. Piriformis sendromu olan kişiler bacak bacak üstüne atmada ve yokuş aşağı inmede ağrının arttığını tarif edebilirler. Bacak arkasında ve ayaklarda uyuşma-karıncalanma, yürümede zorluk gibi belirtileri sebebiyle de bel fıtığıyla karıştırılabilir.
Priformis sendromunun tedavisinde; elektroterapi, manuel terapi ve egzersizle birlikte planlayarak oluşturulan tedaviler izlenmelidir.
Elektroterapi ile aktif bir inflamasyon varlığının kontrol altına alınmasında destek alınırken, manuel terapi ve egzersizle tedavinin kalıcı olmasını sağlarız.
Yumuşak doku, kas ve eklem çevresinde dolaşımın artırılması ve gerginliklerin azaltılması prensipleri üzerine kurulu manuel terapi teknikleri piriformis sendromunda hızlı bir şekilde sonuç alınmasını sağlar.
Piriformis kasındaki spazmı manuel terapi ile gidermek dolaşımın yeniden sağlanmasını, kalça ve beldeki ağrının azalmasını sağlar. Tedavi programı çevre eklemlerin mobilizasyonu, deri altındaki bağ dokusunun gevşetilmesi, piriformis ve çevre kasları germe ve kuvvetlendirme egzersizlerini de içermelidir.
Germe egzersizleri ile kalça, bacak ve bel çevresinde kaslar rahatlatılırken, yük altında doğru kasılması ve spazma girmemesi için kuvvetlendirme egzersizleri ile ağrısız yaşamın sürekliliği hedeflenir.
Erken dönemde tedaviye alınan ve egzersizleri düzenli yapan kişilerde 1-3 hafta içerisinde belirtiler ortadan kalkar.
Priformis sendromu olan hastalara önerilerimiz;
- Uzun süre oturmaktan kaçının. Mesleğiniz oturmayı gerektiriyorsa her saat başı birkaç dakika mola verip dolaşın.
- Düzenli egzersiz ve kısa süreli yürüyüşler yapın.
- Herhangi bir fiziksel aktiviteden öncesinde ve sonrasında 5-10 dakika germe ve ısınma egzersizleri yapın.
- Ağrıyı artıran fiziksel aktivitelerden uzak durun.
Ağrılarınız devam ediyorsa kronik döneme geçmeden önce ve bel fıtığından ayırmak için mutlaka bir fizik tedavi merkezine danışmayı ihmal etmeyin. İletişim formundan bize ulaşabilirsiniz.
Sağlıklı Günler Dileriz.
Natal Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi